Çökmekte Olan Bir Dünya’ya Karşı Müzikal Bir Mücadele; Joy Division ve Ian Curtis


179
406 shares, 179 points

Hayatta herkesin, kendinden bir şeyler bulduğu, içindekileri dökebildiğine inandığı müzik grupları vardır. Biraz karanlık, biraz taşkın… Nasıl hissettirdiğini ise o müzik grubuna körü körüne bağlı insanlar anlayabilir sadece. Kısa süreli hayatların içerisinde, kendimiz ile özdeştirdiğimiz, bir bağ bulabildiğimiz toplulukları keşfetmek, gökkuşağının sonundaki hazineye ulaşmak gibidir bazen.

Sözü fazla uzatmadan; dinleyicileri için bir müzik grubu olmaktan çok öte bir oluşuma değinmek isteriz…

Kaotik, çileli bir disiplin ile ayakta durabilen dünyanın bizlere bıraktığı miras; JOY DIVISION

Her şey 4 Haziran 1976 tarihli Sex Pistols konseriyle başlıyor…

Ekonomik buhranların arasındaki gençler konseri izliyorlar, Johnny Rotten her şeye, herkese nefretini kusuyor…

Bernard Sumner bu konserin hemen ardından Warsaw’ı kuruyor, sonrasında da grup, Joy Division’a evriliyor.

Peki Joy Division ismi nereden geliyor?

Nazilerin uyguladığı bir tür korkunç uygulamadan alıyor ismini grup.


Safkan aryanlar yaratabilmek adına, kullanılan kadınlara verilen bir isim; Joy Division…

Grubun faşizmle alakası olmamakla birlikte, bu çirkin uygulamaya karşı bir taşlamadır gruplarının ismi.

Anarşist bir yıkım…

Ian Curtis’in sözleri o kadar keskindi ki, Bernard Sumner, Peter Hook, Stephen Morris daha 20’li yaşlarında başında büyük bir patlama yaşıyor.

Woodsworth, Ginsberg, Brautiagan, Ballard ve Burroughs kitaplarıyla yatıp kalkan bir adam; Ian Curtis…

1979 Unknown Pleasures 1980 Closer adlı 2 stüdyo albüm ile tüm tarzlarını ortaya koyuyorlar ve müzik tarihinde bir kırılma yaşatıyorlar…

Ian Curtis, büyük bir içsel sıkıntı içerisindeki ömründe daha 19 yaşındayken lise aşkıyla evleniyor…

Eşi Deborah bir kız çocuk getiriyor dünyaya… Ian artık bir aile babası oluyor.

Yaşadığı sara krizleri, kaotik tarzı her geçen gün üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor Ian’ın.

Sonra bir gün Annik ile tanışıyor ve aşık oluyor…

Bir tarafta aşkı bir tarafta eşi ve çocuğu… İçinden çıkamıyor durumun…

Ve “Love Will Tears Us Apart” şarkısındaki gibi aşk onları ayırıyor… Üstesinden gelemiyor her şeyden önce kendine ihanet edişine… Sevgisizliğine bir bahane bulamıyor.

1980 yılı, 18 Mayıs günü, sakince eve giriyor Ian, kendini bir çamaşır ipiyle asıyor…

Geride, bir dizi içsel patlama dolu Joy Division şarkıları bırakıyor…

Bir de bir kız çocuğu… Natalie Curtis…


(intiharından 5 gün önce çekilen son fotoğrafı…)

Natalie, babası ve O’nunla beraber arkadaşlarının yaptığı müzik için şunları söylüyor;

“Üç yaşımdayken annem; babam Ian Curtis’in ben henüz bir yaşındayken öldüğünü ve bir şarkıcı olduğunu anlatmıştı. Şarkıcı bir babamın olması bana, tüccar bir amcamın olması kadar normal geldi. “Love Will Tear Us Apart”ı radyoda dinlediğimi hatırlıyorum ve bir biçimde tanındığını anlamıştım, ama onu asla bir şöhret olarak düşünmedim. Büyüyordum, ne ben ne de annem öyle göz önünde değildik. Joy Division da çok popüler değildi, daha çok kült bir gruptu.

“Bütün müzikleri Joy Divison kadar kaliteli sanmıştım.”

“Closer” albümlerini ilk dinlediğimde babamların yaptığı müziğin bu dünyanın dışından bir şey olduğunu düşündüm. Ve dünyada bütün müzikler o entelektüel düzeyde yapılıyor sandım. Sonra biraz daha büyüdüm ve her şeyin babamın müziği kadar olağanüstü olmadığını keşfetmekle bir sarsıntı yaşadım.”

The Cure, New Order, The Smiths, Bauhaus, Tool, Red Hot Chili Peppers, Moby… Hepsinde Joy Division’dan esintiler bulabiliyoruz…

Sonsuz yankılar, çözülmesi neredeyse imkansız bir müzik…


Gelmiş geçmiş en başarılı ve kült gruplardan biri olan Joy Division ve Joy Division’un esas adamı Ian Curtis, hayatlarımızda büyük izler bıraktı. Sesinden, içindeki korkuları hissedebildiğimiz kayıtlar kaldı geriye. Herkes taklit edebilecek, deneyecekti ama kimse Ian Curtis ya da hiçbir grup asla ve asla Joy Division olamayacaktı…


Paylaşmak ister misiniz?

179
406 shares, 179 points

0 Comments

Yorum Yazın